Küçük Tarım İşçileri

Fikir Yazıları - CEMİLE MUSLU

Küçük Tarım İşçileri

İnsanlığın küçük biçimleri olarak görülen ve geleceklerine yön verdiğimiz bu küçükler, yaşıtları ile aynı yaşantıları sürmüyorlar ne yazık ki!

Mevsimlik tarım işçilerinin yolculuğu ilkbahar aylarının ortalarında başlayıp Ekim ayının başlarına doğru uzanan bir serüven. İlk ile sonun arasında geçen o zaman diliminde aileleri ile o yolculuğa çıkan çocuklar.

Eğitim öğretimlerinin genelde son ve ilk aylarını bu yolculuk uğruna kaybeden bu çocuklar ya aileleri birlikte tarım alanlarında çalışıp ailelerine destek veriyorlar ya da çadırlarda temizlik, kardeş bakımı gibi sorumlulukları üstlenerek hızlıca büyüyorlar.

Çağın en büyük sorunlarından olan çocuk işçiliğinin en trajik boyutunu da bu sözünü ettiğimiz çocuklar yaşıyorlar.

Beslenme, korunma, barınma ve sağlık koşullarının hiçe sayıldığı bu yaşam içinde, sizleri gözlerindeki heyecan ile öyle sıcak karşılıyorlar ki bu çocuklar, bir umut ışıldıyor yüzlerinde, çarenin ve çaresizliğin bir arada yaşandığı hüzünlü bir umut. Nereden başlansa yarım, nereden tutsalar ellerinde kalıyor, olumsuzluklar dolu bir hayatın içinde var olma çabasındalar. Çokça hayalleri var bu çocukların, aralarında okul öncesi yaş grubu olanda var, üniversite harcını, yurt parasını kazanmak için gelen de. Üniversiteli gençlerin de olduğu bu kitle içinde hayaller çadırların muşambalarına karışıyor. Öğretmen, doktor, avukat olmak gibi bir sürü hayalden bahsediyorlar, ne kadarının gerçek olacağını onlarda bilmiyorlar. Durup yaşamı bir derin iç çekiş ile soluduktan sonra kaleme değiyor ellerim. Neresinden başlasam bu hikayenin diye... Bir yanda çalışmak zorunda oluşları, bir yanda hayalleri. Emek ve hayal arasında bir yolculuk. Sonra yine kendi gerçeklerine gömülüp kayboluyorlar. Hikayelerini dinlediğinizde daha bir derinden etkileniyorsunuz. Küçük bir kız çocuğunun deftere resim çizmesi, okumayı yeni öğrenmiş ama okula gidemeyen Ali’nin sözleri, üniversite hayali kuran lise çağındaki kızımızın ümitleri... Hepsini dinlemek, farklı bir pencereden görmek... Evet böyle bir gerçek var.

Biz toplum olarak neresindeyiz bu kayboluş hikayesinin? Tepeden vuran güneş, toprağın karnını deşen küçük ellere vurduğunda, emeklerin daha 11 yaşında kazanıldığı bu yarışta, hangisi daha çocuk? Orada, uzaktaki hiç gitmediğimiz köyün çocukları bunlar. Hayalleri güneşin altında kavrulan çocuklar... Emeğin hayallere baskın geldiği bu yaşam yolundaki çocuklar, gelecekteki kimliklerini şekillendiren bu realite karşısında hayallerine sarılıyorlar. Bir tarafta birçok eğitim olanağından yararlanabilen çocuklar; diğer tarafta atasının, büyüğünün bu yolculuğunu kaderi görüp kaderine boyun eğen çocuklar... İki ayrı kimlik gibi ama aslında ikisi de aynı çocuk. Sorduğunda sizlere ben çocuk değilim diyecek kadar olgun duran bu dezavantajlı yürekler, akranlarının sahip oldukları olanakların hayallerini kuruyorlar. Eğitim toplumu şekillendiren en büyük fırsat ise bu hayalleri çadırlarda gizli çocuklarımızı hayallerine kavuşturmanın yollarını aramalıyız. Sesleri uçsuz bucaksız tarlalarda, bahçelerde duyulmayan bu çocukların sesi olmak için fırsatlar yaratmalıyız.

Bizlerin yapabileceği şeyler olmalı. Yarayı yara bandı ile kapatmalı, o yaraya merhem olup iyileştirmek adına bir şeyler yapmalıyız.