DİRENÇ
Özgür istencin ne olduğunu, başardığı ya da üstesinden gelemediği şeylerin nedenlerini bütün gerçeklikleriyle görmesini, okuduğu o son yapıt sağlamıştı. Gelgitli duygularını en iyi o yapıt dengelemiş; tüm olay ve olgular, gözünde, o yapıtın oluşturduğu bilinçle aydınlanmıştı.
Evet, kimileyin bir yapıt, insanın yaşamında köklü değişimler yaratabilirdi. Her sorunun çözümü, son bir katkıyı; bardak, taşmak için bir son damlayı beklerdi. Bu ise kimi zaman günler, aylar; kimi de yıllar süren bir çabayı gerektirirdi.
Bu aşamaya gelme yolunda, 1’den çok yılın değil; 10’dan çok yılın geçmesini beklemişti. Bu sürede sayısız varlığı, olay ve olguyu yakından tanımıştı. Okuduğu yüzlerce yapıtın etkisiyle pek çok şeyi düşünmüş, duyumsamış, nice güçlükleri göğüslemişti. Bütün bunlar olmuştu olmasına; ancak bunlardan hiçbiri, o son yapıt düzeyinde bir etki yaratamamıştı.
Buna sevinmeli mi yoksa üzülmeli miydi, kestiremiyordu. Ama kestirdiği bir şey vardı: Özgüvenini ve özsaygısını, o son yapıt bütünlemişti. Yıllardır beklediği, işte bu kapsamda bir kişilik donanımıydı. O, dünkü kendisi değildi artık. Şimdi, bugüne dek kavrayamadıklarını kavrayan, sezemediklerini sezen bir kişiydi.
Arada bir, acılar içinde geçen onca yılını düşlüyordu. Belleğinde, kurtuluş umudunu göremediği, kapısını umutsuzluk duygularının çaldığı anları canlandırıyordu. Ancak, o zamanlarda bile yitirmemişti direnme gücünü. Karşısına dikilen hiçbir olanaksızlık, onu çıkış yolu arama ve başarma çabasından alıkoyamamıştı. Elde ettiği onca yüz güldürücü sonuç, bu direncinin ürünüydü. Her zaman, tutunabilecek bir dal arama, şaşmaz ilkesiydi onun.
Yaşamında, belirsiz düşüncelerin sislendirdiği, boğucu duyguların çekilmez kıldığı bir dönem bile yer almıştı. O dönemde belleğine bir sorun takıldığında, günler, geceler geçerdi de o sorunu çözmek için küçük bir çaba bile gösteremezdi. Yalnızca o sorunu düşünür dururdu. Sanki çözümsüzlüğün burgacında kıvranmaktı tek işi, tek işlevi. Bu çıkmazlardan da aklını kullanarak çelikleştirdiği direnciyle kurtulmuştu.
Acılı geçmişi, onda istemediği kimi izler bırakmış olsa da gençlik, bir ölçüde de orta yaşlılık yıllarına baktığında, şimdi bulunduğu yerin, varmayı amaçladığı yere hayli yakın olduğunu görüyordu. O istenmeyen izlerin sızısını, ulaştığı yerin verdiği hazla dindiriyordu.
Hiçbir olumsuz güç, artık, eski günlere döndüremezdi onu. Edinmiş olduğu bilinç, düşünme ve savaşım gücü, söylem ve eylem tutarlılığı, buna geçit vermeyecek kadar dayanıklıydı. Sorunlar karşısında takınacağı tutumun, göstereceği tepkinin artık açık seçik bilincindeydi.
Geçmişte yaşadığı derin kaygıları, ruhsal acıları bu bilinç gücüyle ziyaretçi dizelgesinden çıkarmış, onlara açılan bütün kapıları kilitlemişti. Benliğinin her noktasına, sarsılmayan direncini yerleştirmişti. Bulunduğu yerde sağlam duruşunun birincil güvencesi, bu direnciydi.
Rasim BAKIRCIOĞLU