Bir masal kahramanıyız. Her insan sonu iyi biten masalını yaratmak ister. Bunu yaparken içindeki çocuğu öldürmeden kendini yaratmaya çalışır. Bu elbette kolay bir süreç değil. Özellikle, geleneksel toplumlarda bu anlayışa sahip olmak çok zor. Ancak, her insan kendini yaşayarak, özgün olmak durumunda. Topluma rağmen değil, onun bir parçası olarak özgünlüğünü korumalı ve onunla denge içinde olmalı.
Bu dengeyi kurmak görgül ve kuramsal bilgiye gereksinme var. Elbette yarattığımız masalımızda iyi insanlar da var kötü insanların gerçekleştirdiği olaylar var. Önemli olan bu olayları yaşantımıza anlam katma çabası içinde doğru yorumlamak ve okumaktır.
Yarattığımız masalı kuşaktan kuşağa aktarıyoruz. Biz masalımızı kuşaktan kuşağa aktarıyoruz. Bu sorumluluğumuzdur. Aynı atalarımızın duyumsadığı sorumluluk gibi. Zaten böylece uygarlık gelişmiyor mu?
Biz masalımız kendimiz yaratıyoruz. Çünkü bir insanın tercihleri kendisini yaratmaktır. Bu şu anlama geliyor: Biz biz yapan tercihlerimizdir. Her insan yaşamında acı olayların yanında kötü olaylarda var. Buna göre insan geçmişte acı olayları unutmalı, geleceği düşünüp kaygılanmamalı bugünü yaşamalıdır.
Masallarımızda evrensel değerlere yer vardır. Bizim masallarımızda öyle olmalıdır. Ancak böylece insanlarla, toplumla , toplumlarla ve diğer toplumlarla doyasıya kucaklaşabiliriz. Bu da huzur ve barış için önemli bir koşuldur.
Esas masallarda olduğu gibi yaşantımızda d olduğu gibi iyilikler de yüceltilir. Bura da vurgulanması gereken hususlardan biri sosyal ilgi olgusudur. Sosyal ilgi diğer/diğerlerinin iç dünyalarına renk katarken, kendi iç dünyalarına gökkuşağı olarak dönmektedir. Çünkü sosyal ilgi bir psikolojik sağlık açısında çok önem taşımaktadır.
Ne Mutlu Kendi Masalını Yaratma Sorumluluğunu Yüreğinde Taşıyanlara