TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNDE İNSAN KAYNAKLARI AÇISINDAN GÖREVDE YÜKSELME SORUNSALINA BAKIŞ

Eğitim Bilimleri - Cemil KURT

TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNDE İNSAN KAYNAKLARI AÇISINDAN GÖREVDE YÜKSELME SORUNSALINA BAKIŞ
Cemil KURT: Sayın Doç. Dr. Gökhan ARASTAMAN, öncelikle “Türk Eğitim Sisteminde İnsan Kaynakları Açısından Görevde Yükselme Sorunsalına Bakış” söyleşimizi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ediyoruz.
Cemil KURT: Türk Eğitim Sisteminde İnsan Kaynakları Yönetimi açısından okul ve kurumlar düzeyinde görevde yükselme sürecini nasıl değerlendirirsiniz? Görevde yükselme sürecindeki açık alanlar ve güçlü yönler sizce nelerdir?
Doç. Dr. Gökhan ARASTAMAN: Ben de size bana bu fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederim. MEB’in insan kaynakları yönetimi sürecini başarılı bulmuyorum. Tarihsel olarak son yarım yüzyıldır iyi yönetilemeyen bu süreç özellikle son 10 yılda daha da kötü yönetilmektedir. En başta görevde yükselmelerin standartlarının belirlenmemesinden kaynaklanan sorunlar mevcuttur. Bilimsel olarak, politikadan uzak, insan kaynağı gelişimini esas alan ilkelerin hayata geçirilmesi gerekir. Genç bir öğretmen kitlesine sahibiz. 1 milyonun üzerindeki öğretmen topluluğumuz en büyük güçlü yanımızdır.

Cemil KURT:Türk Eğitim Sisteminde insan kaynakları açısından görevde yükselmenin kariyer ve liyakat ilkeleri ile bağlantısı yeterince sağlanabilmekte midir? Bu süreçte aksayan yönler ve bunlara ait çözüm önerileriniz nelerdir?
Doç. Dr. Gökhan ARASTAMAN: Görevde yükselmenin liyakat ilkeleri ile bağlantısı yeterince sağlanabildiğini söylemek yanlış olur. Bu süreçte bilhassa sendikaların etkisi ortadan kaldırılırsa süreç görece daha iyi işler duruma gelebilir. Bilimsel, zamana ve bağlama uygun kariyer ve ilerle ilkelerine uygun bir kariyer planlamasını yapmamız lazım.

Cemil KURT:Türk Eğitim Sisteminde insan kaynakları açısından görevde yükselmeye bürokrasi ve siyasetin etkisini nasıl değerlendirirsiniz? İnsan kaynaklarının görevde yükselmesine bürokrasi ve siyaset ne derece etkisi olduğunu düşünüyorsunuz?
Doç. Dr. Gökhan ARASTAMAN: Türk Eğitim Sisteminde insan kaynakları açısından görevde yükselmeye bürokrasi ve siyasetin etkisi, bilimsel çalışmalarla da ortaya konmuş, çözümü tarihsel olarak bir türlü sağlanamayan bir “gerçeklik” olarak karşımızda duruyor. Bunda bürokratik kültürel yapımızın da etkisi var. Bürokrasi ve siyasetin etkisini ortadan kaldırmak büyük bir düşünsel devrim gerektirmektedir.

Cemil KURT:Türk Eğitim Sisteminde insan kaynakları açısından görevde yükselmeyi tarihsel ve kültürel davranışlar etkilemekte midir?
Doç. Dr. Gökhan ARASTAMAN: Çok etkilemektedir. Bürokrasinin gölgesinde ve etkisinde kalması, eğitimde profesyonelleşmenin önündeki en büyük engeldir.

Cemil KURT: Türk Eğitim Sisteminde insan kaynakları açısından görevde yükselmede siyasetin ve bürokrasinin etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Doç. Dr. Gökhan ARASTAMAN: Siyaset bu konuyu tarihsel süreçte hep bir araç olarak kullanmış. Yönetsel yapının en tepesinde, eğitim kurumlarının en alt kademesindeki okullara kadar işleyiş bu duruma göre şekillenmiştir. Bu durum da verimsizliğe yol açmıştır.

Cemil KURT: Türkiye'nin bürokratik kültürü ve siyasetin bürokrasiyi yozlaştırıcı etkisinin görevde yükselme sistemini önemli ölçüde yıpratmış ve sonunda yok olmanın eşiğine getirdiğini düşünüyor musunuz?
Doç. Dr. Gökhan ARASTAMAN: Önemli ölçüde yıprattığını söyleyebiliriz ancak ikisi arasında simbiyotik bir ilişki de söz konusu olduğu için tamamen yok olması da söz konusu olamaz.

Cemil KURT:Türk Eğitim Sisteminde görevde yükselmeye yönelik yapısal ve/veya sistemsel stratejik önerileriniz var mıdır? Bununla beraber geleceğin yöneticilerinin hazırlanması noktasında bugünden çok önemli gördüğünüz genel politika yaklaşımları neler olmalıdır?
Doç. Dr. Gökhan ARASTAMAN: Öncelikle şunu söylemek lazım, genel yönetsel yapımızdan ve örgütsel kültür yapımızdan farklı bir yönetici yetiştirme ve görevde yükselme şeklini hayata geçirmemiz oldukça zor. Kendi gerçekliğimizin farkında olarak, günün şartlarına uygun bir model hazırlamalıyız. Yetiştirme ve görevde yükselmenin ilkeleri olmalı ve eğitim yöneticiliğinin bilimsel ve bağımsız bir disiplin ve çalışma alanı olduğunu içselleştirerek başlayabiliriz.