GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE MİLLİ EĞİTİMİMİZ (17) İLKÖĞRETİMİN TEMEL EĞİTİME DÖNÜŞMESİ

Yaşam Bilimleri - ALİ GENÇLİ

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE MİLLİ EĞİTİMİMİZ (17)
İLKÖĞRETİMİN TEMEL EĞİTİME DÖNÜŞMESİ
Fırsat eşitliği ve okul içi ve dışı eğitim programlarının düzenlenmesine yönelik çalışmalar yapılmasının hedeflendiği gözlemlenen Üçüncü Demirel Hükümetinin programında “Eğitimin büyük vatandaş kütleleri için fırsat eşitliği içinde herkese açık ve yaygın bir hizmet haline getirilmesi suretiyle her Türk gencine eğitim imkânı sağlanırken, bu hizmetin milli insan gücü potansiyelimizi kalkınma hedeflerine yöneltici bir vasıf ve seviyeye yükseltilmesi de önemle ele alacağımız konulardandır.” denilmektedir.
Ekonomik kalkınmada gerek duyulan insan gücü niteliklerinin eğitim aracılığıyla kazandırılabileceğinin önemi ortaya çıkmıştı. Bunun üzerine eğitimin nitelikli hale getirilmesi ile birlikte orta öğretim, teknik eğitim ve yüksek öğretim faaliyetlerini de üst düzeye çıkarılması hedeflenmişti.
Üçüncü Demirel Hükümeti’nin Milli Eğitim Bakanı Orhan Dengiz döneminde resmi gazetede yayınlanan yönetmeliğe göre: “1. İlkokulların 1., 2. ve 3. Sınıfları bir devre olarak kabul edilmiştir. Öğrenciler 1. ve 2. sınıflarda hiçbir şekilde sınıfta bırakılmayacaklardır. 3. Sınıfta ise kanaat notu ile geçilecek ve bu geçme birinci devreyi bitirme olacaktır. 2. İlkokulların 4. ve 5. Sınıfları ikinci devreyi teşkil etmektedir. 4. Sınıflarda eskiden olduğu gibi kanaat notuyla geçilecek, 5. Sınıflarda ise ilkokulu bitirme sınavlarında başarı gösteremeyenler, hemen bu sınavın akabinde 15 günlük kursa tabi tutularak yeniden imtihana gireceklerdir.” Hedefi belirlenmiştir. Böylece ilköğretimin işleyişinde yeniden yapılanmaya gidilirken eğitimin düzeyini yükseltilmesi düşünülmüştür. Bu yeni yönetmeliğe göre köy ilkokullarında 4. Sınıfında, sınıfta kalmanın kaldırılması önerilmiştir. Fakat bu uygulamaya konulmamıştır. Sekizinci Milli Eğitim Şûrası 28 Eylül-3 Ekim 1970 tarihinde toplandı. Bu şurada “Eğitim sisteminin toplum ihtiyaçlarına cevap vermekten uzak olduğu, ekonomik ve sosyal kalkınmayı hedef alan bir eğitime ihtiyaç bulunduğu” vurgulanarak eğitim sistemimizin bir reforma ihtiyaç duyulduğu ortaya konuldu. Ülkemizde çoğalan nüfusa ve artan vasıflı insan ihtiyacına cevap veremediği ortaya çıkmıştır.
Ardışık olarak birbirine bağlı üçlü sistem olan ilköğretim-ortaöğretim-yükseköğretimin yeniden yapılandırılması gündeme getirilmiştir.
İlköğretimde 222 sayılı “İlköğretim Yasası” gereğince yapısal olarak, mevcut olan eksikliklerin giderilerek, öğretmen ve okul ihtiyaçlarının karşılayacak şekilde çoğaltılması istenirken, ortaöğretimde genel kültür ve yurttaşlık eğitimi veren, öğrencileri ilgi ve yeteneklerine göre yönlendiren iki devreli duruma dönüştürülmesi ve programlar arasında yatay ve dikey geçiş olanaklarının sağlanması tavsiye edilmişti. Küçük yerleşim birimlerinde çok amaçlı liseler açılmasının gereği ve önemi belirtilmişti.
Anlaşılacağı üzere bu dönemde de hala eğitimde istenen düzeye erişilemediği, öğretmen açığının giderilemediği, okullar ve dersliklerin ihtiyacı karşılamaktan uzak olduğu görülmektedir. 1960 -1970 yılları arasından okur yazarlık oranı %40’tan ancak %55’e ulaştırılabilmiştir. Bunun nedenleri arasında köye gidecek öğretmenlerin sayısındaki düşüş görülmesidir. Köylerde 5 sınıfa bir ya da 2 öğretmen görevlendirilmekte, öğretmenler birleştirilmiş sınıflarda eğitim yapılmaktaydı. Bu yüzden istenen başarının sağlanması kolay olmuyordu.
Okul öncesi ile ilkokul düzeylerini kapsayan dönem için İlköğretim yerine Temel Eğitim kavramı kullanılmıştır. “Temel eğitim, “kişilerin içinde bulundukları toplumun sorunlarını kavrayabilmeleri ve çevrelerini tanıyabilmeleri, yurttaşlık haklarını kullanmak için gerekli bilgileri edinmeleri, yaşamaları için gerekli asgari kabiliyeti kazanmaları amacı ile verilen” eğitimdir.” Şeklinde açıklanmıştır. VIII. Eğitim Şurasında saptanan eksiklikler ve yapılması gerekenlerle ilgili yapılan değerlendirmeler ve öneriler yanında, İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1968-1972) içinde özel eğitim, “sakatlığı olan veya az gelişmiş çocuklara” sosyal hizmetler kapsamında verilecek bir eğitim türü olarak ele alınmış ve bu çocuklar için açılacak okullarda “İş Eğitimi”ne ağırlık verilmesi öngörülmüştür. Ayrıca “okuma-yazma seferberliği” düzenlenerek Beş Milyon kişiye okuma – yazma öğretilmesi öngörülmüştür. Bunun bir amacı da bireylerin vatandaşlık haklarını kullanmalarına ve toplumsal ödevlerini yerine getirebilmelerine katkı sağlayacağı düşünülmüştür. Aynı zamanda burs ve yatılılık sisteminin genişletilmesi öngörülmüştür. Parasız yatılı öğrenci sayısını sınırlayan hükümlerin kaldırılması ve Birinci Plan’dan farklı olarak, yatılılık kapasitesinin %75’inin köy ilkokullarından mezun olanlara ayrılması öngörülmüştür. (Devam Edecek)