YETİŞKİN İNTİHARLARI
Son zamanlarda gittikçe artan “İntihar” vakaları durumun ne kadar ciddi ve incelenmesi gerektiği konusunda biz psikolojik danışmanlara fikir vermektedir. Neredeyse her gün TV kanallarında ve medyada intihar la ilgili bir haber görmekteyiz.
Günümüzde, özellikle psikolojideki görüşlerin etkisiyle, insanın çocukluk ve gençlik döneminin tüm geleceğini şekillendirdiği gibi yaygın olan bir inanç tüm dikkatleri bu dönemlere çekmiş ve bundan dolayı yetişkinlik dönemi adeta ihmal edilmiştir.
Yetişkin bir insanın çevresindeki koşulları dikkate almadan, sadece çocukluk ve gençlik dönemlerini ele alarak sorunlarına yaklaşmak bizi kaderciliğe götürür. Bu durumda devamlı bir önceki kuşakları sorumlu tutmamız gerekir.
İnişli-çıkışlı dönemler geçirerek yetişkinlik dönemine giren bir kişide bir durağanlık gözlenir. Kişi artık belli ölçüde kim olduğunu öğrenmiş ve belirli bir yöne yönelmiştir. Her iki cinsiyette de bu dönemde intihar girişimi ve gerçek intiharlarda bir azalma olması bunu göstermektir. Fakat oranlardaki azalmalar bu dönemde sorunların bittiği ya da azaldığı anlamına gelmez. Toplumsal ve teknolojik değişmeler yetişkin insanların yaşamını da önemli ölçüde etkilemektedir. Geleneksel geniş ailenin yıkılarak çekirdek ailenin kurulması, çalışma koşullarının değişmesi, ekonomik güçlükler yetişkin insanın karşılaştığı güçlükler arasında ön sıralarda gelmektedir.
Özcan Köknel’in deyimiyle “Çağdaş insan yalnızdır”. Bu yalnızlık onu kendisine yabancılaştırır, böylece topluma da yabancı hale gelir. Endüstriyel makineler yanında sosyal makineler de insana devamlı yeni biçimler vermektedir. Bunun sonucu olarak insan, kendini bir dişli çarktan farklı görememektedir.
Yapılan bir araştırmaya göre, genç yetişkinlerin % 80’i bazı zamanlar ölmüş olmayı dilemişlerdir. Çağdaş toplumdaki bir döngü içine girmiş; yalnızlık, yabancılaşma ve toplum içinde kaybolma insan ideallerinin çökmesine neden olmuştur. İnsan, artık kendi ürettiğine yabancı duruma gelmiştir. “İnsan malları değil, mallar insanı satın almaktadır.”
Gençlik döneminde kurduğu hayallerle yetişkinlik döneminde bağımsızlığını elde edeceğine inanarak bu döneme giren bir kişi, sorunlar karşısında kendini yalnız bularak umutsuzluğa düşer. Çağımızın adeta sembolü olan çekirdek aile olgusu bunun başlıca nedenidir diyebiliriz. Çünkü artık yetişkinin yardımcısı olan ebeveynleri yanında değildir.
Sistem içinde kendini yalnız hisseden kişi, bu yalnızlığını bir aile kurarak gidermeyi amaçlar. Çocuk sahibi olmak, aile içinde etkin bir rol oynamak adeta onu tatmin eder; sevgi ihtiyacını ailesinde gidermek ister. Fakat, çocukluğundan beri sevilmediğini, ilgi görmediğini hisseden birey yetişkinlik döneminde de bu duygularını atamaz.
İntihar araştırmalarında şu ortak kanı yaygındır ki, intihara yatkın yetişkinlerin çocukluklarında ekonomik mahrumiyet, ilgisizlik, ana-babanın mutsuz bir evliliği vardır. Gençliklerinden önce ana-babalarını yitiren yetişkinlerin daha fazla intihar ettiği gerçeği ortaya çıkmıştır. Özellikle 5 yaşından önce kaybedenlerde bu oran daha da yüksektir.
Ekonomik sorunlar ya da daha farklı sorunlardan dolayı olan aile-içi geçimsizlikler evlilerde intihar nedenlerinin başında gelebilmektedir. Bunun yanında, yetişkinler arasında en çok intiharlar bekar, dul ve boşanmışlarda görülmektedir. Ailenin intiharı önleyici bir öge olduğu burada da görülmektedir. Aile bağları içinde olmayan yalnız insanlar yaşlandıklarında çok daha fazla zorluklar çekeceklerini düşünürler; yalnızlığın verdiği rhsal durum sayesindeyse intihara yatkın bir duruma gelirler.
Eğitim görmüş kişiler diğerlerine oranla daha fazla intihar etmektedirler. Çünkü bu yetişkinler çevreleriyle ilişkilerinin boyutlarını daha iyi görebilirler.
Yetişkinlik döneminde, yaşın ilerlemesiyle birlikte, her iki cinsiyette de intihar oranları nispeten artış göstermektedir.
Farberow ve Leonard bu konudaki yanlış kanıları ve doğru olan şekillerini bir liste halinde toplamışlardır:
DOĞRU YANLIŞ
İntihar hakkında konuşanlar intihar etmez. Kendini öldüren her on kişiden sekizi intihar niyetlerini daha önce kesin uyarılarla bildirmislerdir.
İntihar eden kişiler gerçekten ölmek niyetindedir. İntihara kalkışanların bir kısmı ölmek ve yaşamak arasında karar verememişir.
İntihar uyarısız olur. İntihara kalkışan kişi bunu çeşitli yollarla bildirir. Bu yollara karşı alarmda olursak intihar önlenebilir.
Bir kişi intihar etme eğilimindeyse, bu sonsuza kadar devam eder. Bu kişilerde intihar etme arzusu kısıtlı bir süre için olur. Kurtarılabilirlerse, hayatlarının geri kalan kısmını mutlu olarak yaşayabilirler.
Bir intihar krizinden sonra intihar riski sona ermiştir. Birçok intihar ilk girişimten sonraki bireyin sağlıksız fikirlerini eyleme geçirebileceği enerjıye sahipken üç ay içinde olmuştur.
İntihar olayları zenginler arasında veya tam tersi fakirler arasında görülür. İntihar ne sadece zenginin ne de fakirin sorunudur. Toplumun her kesiminde olmaktadır ve de çok demokratiktir.
İntihar bir ailede genetik olarak bireylere aktarılan bir mirastır. İntihar aileye bulaşmaz. Sadece bireyin sorunudur ve önlenebilir.
Bütün intihar eden bireyler ruhsal hastadır. Yüzlerce intihar olayında intihar edenler çok mutsuzdurlar; fakat bu, onların ruhsal olarak hasta olmalarını gerektirmez.
İntihardan Koruyucu Faktörler de şu şekilde sıralanabilir;
Problem çözme becerileri nin ortaya çıkarılması, baş etme becerilerinin geliştirilmesi, desteklenmesi Sosyal ve sportif etkinliklere katılma, katılımı heveslendirme (Özellikle okullarda)
Yaşamı sürdürme nedenleri ne farkındalığı artırma: (hayattta kalma ve başetme inancını pekiştirme, belirli bir plan ve hedef koyabilmenin sağlanması, sorumluluklarının farkına vardırma, Çocuk ve genç intihar etmekten korkuyor, sosyal açıdan onaylanmaya önem veriyor ya da ahlaki engelleri düşünüyor ise bunları farketmesi desteklenerek de yardımcı olunabilir. Ancak başetme becerilerinin ortaya çıkarılması ve desteklenmesi şarttır.
Uzm. Psikolojik Danışman
Emin Okan OKYAY