KORONAVİRÜS SÜRECİ”NİN EĞİTİME YANSIMALARI

Fikir Yazıları - Sabiha AYDIN

KORONAVİRÜS SÜRECİ”NİN EĞİTİME YANSIMALARI
Tüm dünyayı etkisi altına alan, hemen her sektörde aksamalara ve değişimlere neden olan, bulaşıcı özelliği bulunan Koronavirüs (Covid-19) salgınının ilk vakası ülkemizde 11 Mart tarihinden itibaren görülmeye başlanmıştır. Bu salgın görülmeye başladığı andan itibaren, bütün insanları evlerine hapsetmiş, çaresiz bırakmıştır. İnsanlar arasında hiçbir ayrım gözetmeksizin, yoksul-zengin, iyi- kötü, güzel- çirkin…vb demeden bütün insanlığa hatta diğer canlılara da bulaşabilecek, gezegenimizi tehdit edecek duruma gelmiştir.
Bu tarihten itibaren ilgili tüm birimler sorumlu oldukları alanlarda çeşitli kararlar alarak uygulamaya koymuşlardır. “Eğitim sektörü” de bunlardan bir tanesidir. Eğitim sektörü ile ilgili karar ise salgının görülmeye başladığı tarihin hemen ardından 12 Mart tarihinde açıklanmıştır ki yüz yüze eğitime artık bir süre ara verilmiştir. “Uzaktan eğitim” uygulamasına geçilmiştir. Bu süreçte ülkemiz bir yandan sağlığını korumaya çalışırken, diğer yandan eğitim- öğretim yaşamının devamlılığına ilişkin yeni kararlar alınmaya devam edilmiştir. Aslında “uzaktan eğitim” adı altında yapılan çalışmalar öğrenmenin bütünüyle kesintiye uğramaması için alınan “acil durum müdahaleleri”dir. Acil durum müdahaleleri kapsamında yapılan uzaktan eğitim süreci ise ülkemizde iki (2) temel yolla yürütülmektedir. Birincisi; ulusal uzaktan eğitim platformunu kapsayan “EBA (Eğitim Bilişim Ağı)”, ikincisi ise; sınıf seviyelerine göre ayarlanan programlar doğrultusunda video derslerinin yayımlandığı programı kapsayan “TRT EBA Kanalları” dır.
EBA, okulların kapanmasıyla birlikte hızlı bir şekilde eğitim- öğretim yaşamımızda hızlı bir şekilde kalıcı bir yer edinmiş, eğitim sistemimize entegre olmuş ve eğitim sac ayağı olan “öğretmen, öğrenci ve veli”lerin teknoloji ile daha çok kaynaşması sağlanmıştır. Fakat bazı bölgelerde ise EBA, teknolojik materyal kullanımı “Fırsat Eşitliği” ilkesine aykırı sonuçlar doğurmuştur. Teknolojik alt yapının eksik olduğu bölgelerde, sosyo-ekonomik açıdan ailevi durumları iyi olmayan öğrencilerin uzaktan eğitime ulaşması zorlaşmış ve hatta mümkün olmamıştır.
Evlerimize kapandığımız bu süreçte, biz öğretmenlerin ise uzaktan eğitim yoluyla, dijital ortamda, eğitim- öğretim sürecini kesintiye uğratmadan vermeye çalıştığı dersler için öğretmenin belli başlı teknolojik bilgi ve beceri ile donanması gerektiği görülmüştür. Bu nedenle de öğretmenin dijital eğitime uygun interaktif içerik geliştirmesi için çeşitli eğitimler alması sağlanmış ve dijitalleşme sürecini hızlandırması için gerekli donanımları elde etmesi gerektiği kanısı hissedilmiştir. Fakat her ne kadar öğretmen yeterince donanıma sahip olmuş olsun, öğretmenin yıllardır edindiği tecrübeler ve alışkanlıklar sınıf ortamında edinilmiş ve uygulanmıştır. Eğitim- öğretim süreci ilk defa sınıf dışına taşınmıştır. Sanal ortamda öğrenci- öğretmen iletişimi sağlanmıştır. Bu haliyle de bakacak olduğumuzda sanal ortamda iletişimi canlı tutabilmek, öğrencinin elde edeceği kazanımları açısından eksikler oluşturabilmiştir. Sözgelimi; uzaktan eğitimin canlı derslerle iyi yönetilememesi “öğrenmede bireysel farklılık, düzeye uygunluk” kavramlarının ortadan kalkmasına, velilerin bilgi düzeyi, ev ortamının uygunluğu…vb nedenler ile sisteme girememesinin öğrencinin güvenini kaybetmesine, motivasyonunun düşmesine, evinde hareket alanı kısıtlı olan öğrenciler için bazı sağlık ve psikolojik sorunların doğmasına neden olabilmiştir.
Kabaca bakacak olursak, acil durum müdahaleleri kapsamında uygulamaya konulan “uzaktan eğitim”in gerçekleştirilmesi, dijital ortamın kullanılması, teknolojik materyal kullanımı tek başına düşünüldüğünde yeterli görülmemektedir. İnsanın bir araya gelmeden toplum olma ve kültür oluşturabilme şansı yoktur. Sevgi, saygı, eğitim, öğrenme, doğruluk, dürüstlük, ahlak, erdem bir yaşantıdır. Çocuklarımızın ve gençlerimizin insana, doğaya, topluma gereksinimleri vardır. Yaşamdan kopma değil, bizzat yaşama , bizzat yaşayarak öğrenme, bizzat idrak ederek ve düşünerek öğrenme hem insan olmanın hem de toplum olmanın hem de örgün eğitimin misyonudur. Örgün eğitimle gerçekleştirdiğimiz yüz yüze eğitim ile çocuklarımıza ve gençlerimize değerleri kazandırabiliyor “iyi insan modeli” oluşturabiliyoruz. Öyle görülüyor ki, uzaktan eğitim normal eğitimin yani örgün eğitimin yerine geçemez ancak örgün eğitimi destekleyebilen yardımcı rol üstlenebilir. Şu konuda hepimiz hemfikiriz ki, çocuklarımızın ve gençlerimizin bedensel ve ruhsal sağlığı her şeyden önemlidir.
Korona virüs salgınının devam ettiği bu süreçte 2020-2021 eğitim- öğretim yılı 31 Ağustos tarihi itibariyle “uzaktan eğitim” yoluyla başlamış bulunmaktadır. 21 Eylül tarihinde ise “yüzyüze eğitim” yoluyla da devam etmiştir. Fakat salgının seyri olağanüstü durumlarda artış gösterdiği için tekrar uzaktan eğitime geri dönülmüştür. Okuların açılıp yüz yüze eğitim verilmesini hem kişi olarak ( bir öğretmen sıfatıyla) hem veli olarak( bir anne sıfatıyla) hem de ulusumun bir ferdi olarak çok istemekteyim. Fakat bu salgının zihnimizde oluşturduğu birtakım sorular, belirsizlikler ve belirsizliklerin neden olduğu kaygılar ülke olarak “yüz yüze eğitim”e gerçekten hazır olup olmadığımız konusunda bizi tedirgin etmektedir. “Normalleşme” adıyla okullara maske dağıtımı yapılarak, dezenfektanlar gönderilerek ve mümkün mertebede –yapılabilirse- (tüm okullarda mümkün olamamakta) ek personel istihdam edilerek temizlik ve hijyen konusunda hassas olunarak ve bunun yanı sıra öğrenciler arasında gerek sınıf ortamında gerekse okul bahçesinde sosyal mesafeye dikkat edilerek bu salgının önüne geçebilecek miyiz, kendimizi koruyabilecek miyiz? Tam bu sırada, salgının çok hızlı ilerlediği bu süreçte? Kaldı ki köy okulunda çalışan bir öğretmenseniz hem de birleştirilmiş sınıf okutan tek öğretmenseniz durumunuz vahim. Okulun hem öğretmeni, hem müdür yetkilisi, hem sağlık çalışanı, hem yardımcı personeli…vb. O halde bir öğretmen tek başına hangi sırada hangi role bürünüp hangi önlemleri alabilsin… Sizce yetişebilir mi tek bir öğretmen hem öğrenmeyi sağlayabilecek, hem davranış değişikliği yaratabilecek hem de çocuklara salgından korunma yollarını her saniye öğretebilecek ve bunun için gerekli önlemleri alabilecek…?Bunun gibi ardı ardına sıralanan sorular ve sorulara alınamayan yanıtlar…
Kısaca özetleyecek olursak, okulların bir an önce yüz yüze eğitime başlaması için hem öğrencilerimizin hem de biz öğretmenlerin sağlığını koruyacak gerekli düzenlemelerin ve önlemlerin hiç vakit kaybedilmeden alınması gerekmektedir. İstediğimiz sonuçları elde edebilmek için öğretmen, öğrenci, veli ve okul paydaşlarının işbirliği içinde gerekli gayreti göstermesi önemlidir. Bunun için birlik, beraberlik ve dayanışma ruhu ile güçlü bir toplumsal mutabakat sağlamalıyız ki eğitim-öğretim ortamında çocuklarımızı, gençlerimizi ve biz öğretmenleri bu salgından koruyabilelim.
Sabiha AYDIN
Sınıf Öğretmeni
Kumköy İlkokulu Müdür Yetkili Öğretmeni
Çarşamba/SAMSUN

& quot;

& quot;